Thursday, June 14, 2007

Gönül Kebap

Öyle çok fazla telefon değiştiren tiplerden olmadım hiç, ilk cep telefonumu akademiyi  kazandığım zaman dayım vermişti bana. Almıştı demiyorum çünkü kendi kullandığı telefonu bana verip kendisi yeni bir telefon kullanmaya başladı. Erikson 688’di çok net hatırlıyorum. Şu anda kullandığım telefonumu almadan önce en fazla 1-2 defa değişiklik yapmışımdır telefonumda. Geçen sene.... yooo daha spesifik olabilirim. 29.05.2007 tarihinde iç sıkıntıları içerisinde yine ve yeni bir turne hazırlanma süreci içerisinde insanların fotoğraf çeken, hareketli görüntü kaydedebilen, internete giren, msn’e bağlanan vs. binbir türlü telefonu varken benim telefonum renksiz mi renksiz mavi desen değil gri desen hiç değil ekranı ile bana baktığını fak ettim. Sonra fark ettim ki bundan önceki sıkıcı turne günlerimin en keyifli ???? anlarını görüntülemek için bir tane bile makinem yoktu. Hadi doruk artık değişiklik zamanı diyerekten şimdi kullanmakta olduğum telefonu aldım. Aslında dikkat çekici, amacı insanların birbirleri ile iletişim kurması olan bir aleti esas amacının çok dışında bir sebebe hizmet etsin diye alıyorsunuz. Yani madem turneye çıkarken yanımda fotoğraf makinesı olsun diye kasıyosun be adam neden sebep gidip bir tane telefon alıyorsun. Neyse bu konuyu çok irdelemeden turnenin vermiş olduğu eblehlikten herhalde diyerek sıyrılalım konudan...

Gelelim postumuzun esas sebebine: İşte ben bu telefon ile geçen sene 5 ay boyunca kendimce güzel sayılabilecek çok sayıda fotoğraf çektim. Antep, Kayseri, Bursa, Nevşehir, İstanbul... Bu postta yer alan tüm fotoğraflar bu telefondan çıkmadır. Efendim bu sene de bu gereksiz turne olayından kurtulamadığımıza göre artık bol bol anadolumun ücra köşelerinden kareler diye düşünürken, ciddi bir handikapla karşılaştım. Şimdi geçen sene turnede kalabalık bir ekiple geziyordum ve kuşun böceğin yemeğin içeceğin resimlerini çekerken çok da göze batmıyordum. Bir de İmam Çağdaş’ın harika Ali Nazik’ini fotolarken kimse garipseyen gözlerle bakmıyor size. Turnenin ilk günü “Müdür” dediğimiz bizi mutlu ettirmek için palyaçoları kıskandıracak binbir şaklabanlık yapaktan geri durmayan “zat” ile gerçekten sinekli bakkal tabi edilebilecek bir lokantaya gidip de lokantanın o halini çekmek için elimi telefona götürdüğümde resmen paralize oldum !!! Müdürle karşı karşıya oturmuşsunuz, bi de size müfettiş diyorlar yani bi ağırlığınız var  müdür tanıştırmış ilçenin ileri gelenleri ile, siz orda turist gibi fotoğraf çekmeye başlıyorsunuz... Kendimi bu filmin başrolünde bulunca dehşetle çektim elimi telefonumdan. İlk şoku atlattıktan sonra farklı farklı bahanelerle birkaç tane foto almış olsam da çıkk tatmin edici değildi kesinlikle.

Şimdi gelelim bir önceki paragrafta aslında çoktan gelmiş olmamız gereken konuya: “işte bu yüzden sırf bu yüzden” o sosyal baskıyı bertaraf edememiş olmam sebebiyle yalnız başıma ya da yakın bir ilçedeki Gökhan ile beraberken fotoğraf çekme işini devam ettirmeye karar verdim, en azından Kozan için . İşte Gökhan’la yediğimiz akşam yemeklerinden birinden daha doğrusu yemek yediğimiz yerlerin birinden bahsetmek istiyorum size yani “GÖNÜL KEBAP”tan.....

Ya aslında çok konuşkan bir adam değilimdir. Hele hele yazma konusunda hiç başarılı değilimdir ama çenem fazla düştü. Bu Gönül Kebabı başka bir yazıya bırakalım artık.

Not: Aslında bugün de yazabilirdim ama neden sebep salak blog resim eklememe izin vermiyor. Dolayısıyla bu aksaklığın giderileceğini (benim gideremeyeceğim kesin) umarak bir sonraki buluşmamıza erteliyorum bu kebapçı faslını.. Yalnız çok kral adana yedik “onu da sonra anlatırım”.

5 comments:

$afak said...

Düşsün çeneler, bol bol yazılsın! :)

Horatio said...

daha sık yazı bekliyoruz dostum.

daphnevega said...

Konuşurken "neden sebep"i hiç kullanmamana rağmen, yazarken ne çok kullanıyormuşsun, ilginç! Bir de akademi ne oluyor, bir nevi üniversite mi onu merak ettim :))

Herbert said...

çek çek, ben çekiyorum çatır çatır. Bizim müdür isim vermiyeceğim bir meslektaşımızla çektirdiği ilginç resimleri gösterdi de, ben buraya plato kurup film çeksem şaşırmaz büyük ihtimalle

dodo said...

koskoca yazıda 2 defa demişiz onu da bize çok gördün yani ayşe hanım :)