Wednesday, December 31, 2008

Hayat yolculuğu süresince çeşit çeşit kararlar veriyoruz. Bazısı kendimizce önemli, bazısı ise oldukça önemsiz. Ne olursa olursa bu kararların sonuçları ve getirdikleri, karar aşamasında o karara atfedilen önemle aynı doğrultuda olmayabiliyor çoğu zaman. Bu kararların (sosyal algılanma açısından) sanırım birincisi ve en önemlisi üniversite seçimi, aslında burada tabiki seçim doğrudan üniversite için yapılmıyor, ancak iyi bir üniversiteye gitme kararının verilmesi sonucu deliler gibi çalışılmasının bir çıktısı olarak iyi bir üniversite tercih edilmiş oluyor aslında. Peki sonuç iyi mi olmuş oldu şimdi.

Bilemiyorsunuz, çünkü hayat bir oyun değil, kapatıp istediğiniz yerden yeniden başlayamıyorsunuz. Keşkelerle de yaşanmıyor, keşkeye neden olan seçimin seçilmemiş sonuçları öngörülemediği ve hiçbir zaman bilinemeyeceği için... Küçükken interaktif kitaplar okuduğumu hatırlıyorum. İnteraktiften kasıt, kitabın belirli yerlerinde karşınıza bir takım seçenekler çıkıyor: "gizemli ve ürpertici bir şatonun kapısında duruyorsunuz, a) işte heycan der içeri girerim (sayfa 76'ya gidiniz) b) aman ne işim olur gizemle falan (sayfa bilmem kaça gidiniz)"..... gibi. Ben kitabı bütün alternatifleri ile birlikte okumaya çalışır, ilk yol ayrımında 3 sonraki yol ayrımlarında ise muhtemelen 9'a ve daha fazlasına bölünmüş bir halde bulurdum kendimi. Bütün seçimlerimin sonuçlarını merak ederdim. Bunun bir kitapta bile olamayacağını öğrenmiş olmak sanırım çok da kolaylaştırmıyor hayatı.

Daha önce bu film hakkında yazıp yazmadığımı hatırlamıyorum. Ancak bende en çok iz bırakan ilk 5 film arasına girer kesinlikle: "Run Lola Run" (diğer 4 film ne?, onu da bilmiyorum ama sanki böyle bi cümle iyi gider gibi geldi buraya). 3 senaryo var filmde, konu aynı, ancak mini minnacık ayrıntılar, değişiklikler ve zamanlama farklılıkları nedenyile 3 senaryo da tamamen farklı şekilde bitiyor. Yani aslında karar anında, verilen karar son derece önemsizmiş gibi gelse de bize, nasıl ki küçük bir açı sonsuzlukta büyük bir sapma yaratır, belki de bu kararın getirileri hayatımızı kökünden değiştirecek sonuçlara gebedir. Asla öğrenemeyiz değil mi? O yüzden genel olarak, uygulamada çok da başarlı olamasam da hayat felsefem: "aslında hayatın tam da şu anda başladığı ve sadece önümüzdeki olaylara hükmedebileceğimizdir."

Neden bilmiyorum, geçen hafta antrenman çıkışı Hüseyinle biraları hızlı hızlı yudumlarken bütün bunlar geçti aklımdan çabucak....

Monday, December 22, 2008


Küçükken, muhtemelen ortaokulda olamayacak kadar minik, fakat ilkokula başlamamış olamayacak kadar büyük iken,
yapılan doğum günü partilerinde
doğum günü sahibi,
pastanın üzerinde doldurulan değil de içine girilen yaş sayısı kadar sıralanmış mumları,
aklında kendisine alınacak bir sonraki commoder 64 oyunu ya da GI JO adamcığını hayal ederek üflerken,

partiye belki de sadece parti kalabalık biraz da eğlenceli olsun diye çağırlan sınıfın hınzır ve yaramaz çocukların
bunu neden yaptıklarını dahi bilmeden;
uzata uzata söylenen "iyki doğdunnnnnn ahmettttttt"
nakaratını "niye doğdunnnnnnn ahmettttt"
diye değiştirdikleri geldi aklıma
kendi mumlarımı üflediğim fotoğrafa bakarken...

Beni seven ve benim sevdiğim insanlar olduğu için çok şanslıyım....