Monday, December 18, 2006

Akman Pastanesi
Geçen perşembe günü önümüzdeki 2 ayımızı geçireceğimiz Çıkrıkçılar'a geldik. Ankara'yı bilenler bilir burayı Ulus semtinin göbeğinde pazarı, hali ve yokuşu ile ünlü bir semt. Ankara'nın en eski ticaret merkezlerinden biri konumunda. Eski canlılığından çok da bir kayıp vermemiş. Öğlen Tapi Tavukta yemek yedikten sonra biraz dolaşalım dedik. Eski mi eski binaların bulunduğu sokaklarda yürürken Suat bey, "Doruk Akman Pastanesinin ilk yeri burasıdır deyip Ulus Çarşısının içerisine soktu beni. Kocaman bi avlu içerisinde sıra sıra dizilmiş tükkanlar :), şekerlemeci Ali Uzun ve avlunun tam ortasında konumlanmış Akman Pastanesi.

İçeri girer girmez o tarihi hava hemen hissettiriyor kendini, az buz eski değil hani. 1936 yazıyor kuruluş yılı için. Ankara için gerçekten eski yani :=) İçeri girdik. Ulus eski havasını yitirmiş genelde yukarı mahalle çocuklarının çok da uğramak istemedikleri yerlerden biridir aslında İstanbul'daki isimdaş kardeş semtinin aksine. İçeride gördüğüm tablo tam anlamıyla dumura uğrattı beni. İnanılmaz bi mozaik. Tam önümdeki masada Balzac'ın hangi kitabını okuduğunu tam olarak göremediğim bir kadın okuduğu kitabın bir hayli iç karartıcı olduğunu göstermek istercesine derin derin sigara içiyor. Yalnız başına; önünde çayı saymazsak tabi.. Yan masamızda muhtemelen PTT çalışanları, giyimleri özenli fakat gelirimiz bu kadar napalım dercesine giyinmiş. Hemen arkamızdaki masada ise tipik orta anadolu şivesiyle konuşan 3 tane orta yaşlı kadın. 2 tanesi tam türban değil de başörtüsü bu dercesine başlarını örtmüş, diğeri sazı eline almış zaten çoktan: "şingi ben o gunden sonra sıggı sıggı tembihliyomm bizim bebelere otobuste dolmusta gozlerini apacıg dutsunlar diyeee...."

Garson ne içersiniz diye sorduğunda aklımdan "boza" demek geçmedi değil aslında. Hava da "bu nasıl Ankara havası" dedirtmek istercesine soğumadığı için inatla; Sahlep fikri ilk başta çok çekici gelmedi. Ama Suat beyin tavsiyesine uyarak Sahlep istedik iki tane. Tam "Dondurmam Gaymak" repliği gibiydi sahlep :) Sahlepin hası yani, süt tozu, şeker aroması, nişasta falan yok yani içinde. Ya da bana öyle geldi :) Kalaylı ağzımla daha Suat bey yarısına gelmeden bitirdim sahlepimi. Tadı hala damağımda.. umarım havalar çabucak soğur da bir an evvel giderim tekrar....

5 comments:

Herbert said...

Ahh ankara, mazi kalbimde yaradır. Suat Bey'e selamlar..

dodo said...

Yok yok en güzelini yaptın Herbert kardeş, keşke biz de yapabilsek...

Kendisi de size selam söylememi rica etti efendim...

melontheroad said...

dodo,iyiki dogdun gene..amma kutladım dimi?pastana bayıldım,ayşenin eline,aklına sağlık.
iyiki blog yapmışsın çok guzel olmus be..
çıkrıkçılara benden selamlar..

dodo said...

Sn. Etimelo sizin yazılarınızı da ilgi ile takip etmekteyim :) Tekrar teşekkürler ...

Selin said...

Dodoooo'cummm,

Seni yine İstanbul'a yollasınlar!