Kendimizi özgür zannediyoruz oysaki sadece ipimizi biraz uzun bırakmışlar. Sınırlara gelince fark ediliyor bu. Dışarı çıkmak isterken kendini cama vurup duran yarı delirmiş karasinekler gibiyken. Sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var.
Emrah Serbes
Wednesday, December 01, 2010
Monday, November 08, 2010
Thursday, October 07, 2010
Sabah sabah okudum ve çok etkilendim.
Açık ara takip etmekten en büyük keyif aldığım blogdan bir yazı:
Buyrunuz efendim
Açık ara takip etmekten en büyük keyif aldığım blogdan bir yazı:
Buyrunuz efendim
Friday, August 27, 2010
Kitap:
Mustafa Balbay: Heyecan Yaşlanmaz (6)
Selçuk Altun: Yalnızlık Gittiğin Yolda Gelir (8)
Jostein Gaarder: İskambil Kağıtlarının Esrarı (7)
Elif Şafak: Aşk (9)
Konser:
The CRANBERRIES (10)
Giuseppe Verdi: Aida (5)
W.A. Mozart: Saraydan Kız Kaçırma (9)
Çok değişik yaratıklarız, 70 yıllık ömrümüzü bir bütün olarak görmekten uzak. Hayatımızı, beklentilerimizi ve mutluluklarımızı kesitlere ayırıyoruz...
okulu bitirmek, işe girmek, araba almak, tatile çıkmak, tuttuğumuz takımın galibiyeti...
Hayatta düşünülmesi gereken o kadar şey varken, mutlu olunması gereken ya da gerçekten hayıflanılmayı hakkeden onca şey varken:
işine geç kalmakla yüzyüze
levent yönüne gitmek için osmanbey metrosunda merdivenlerden inen insanın
metronun geldiğini duyması,
kendisine ayrılan sol bölümde yürüme hızının el verdiğince koşturması,
merdivenlerden indiğinde metronun son vagonunun kapılarının açık olduğunu görmesi,
koşma hızını belki de spor yaparken dahi yapmadığı bir seviyeye çıkarması,
vagona 2-3 metre kala metrodan kapının kapanıyor olduğuna dair sinyali duyması,
işte o 1 saniye sonucunda ya içerde olacak
ya da bir beş dakika daha beklemek üzere dışardı kalacak....
koskoca ömrümüzde sanırım başarının ve hayal kırıklığının en dar kesite sığdırılmış tanımı bu olsa gerek.
Oysa 70 yılı düşündüğünüzde içine girdiğiniz o vagonun kumsaldaki bir kum tanesi kadar dahi önemi kalmıyor....
Mustafa Balbay: Heyecan Yaşlanmaz (6)
Selçuk Altun: Yalnızlık Gittiğin Yolda Gelir (8)
Jostein Gaarder: İskambil Kağıtlarının Esrarı (7)
Elif Şafak: Aşk (9)
Konser:
The CRANBERRIES (10)
Giuseppe Verdi: Aida (5)
W.A. Mozart: Saraydan Kız Kaçırma (9)
Çok değişik yaratıklarız, 70 yıllık ömrümüzü bir bütün olarak görmekten uzak. Hayatımızı, beklentilerimizi ve mutluluklarımızı kesitlere ayırıyoruz...
okulu bitirmek, işe girmek, araba almak, tatile çıkmak, tuttuğumuz takımın galibiyeti...
Hayatta düşünülmesi gereken o kadar şey varken, mutlu olunması gereken ya da gerçekten hayıflanılmayı hakkeden onca şey varken:
işine geç kalmakla yüzyüze
levent yönüne gitmek için osmanbey metrosunda merdivenlerden inen insanın
metronun geldiğini duyması,
kendisine ayrılan sol bölümde yürüme hızının el verdiğince koşturması,
merdivenlerden indiğinde metronun son vagonunun kapılarının açık olduğunu görmesi,
koşma hızını belki de spor yaparken dahi yapmadığı bir seviyeye çıkarması,
vagona 2-3 metre kala metrodan kapının kapanıyor olduğuna dair sinyali duyması,
işte o 1 saniye sonucunda ya içerde olacak
ya da bir beş dakika daha beklemek üzere dışardı kalacak....
koskoca ömrümüzde sanırım başarının ve hayal kırıklığının en dar kesite sığdırılmış tanımı bu olsa gerek.
Oysa 70 yılı düşündüğünüzde içine girdiğiniz o vagonun kumsaldaki bir kum tanesi kadar dahi önemi kalmıyor....
Wednesday, July 07, 2010
Subscribe to:
Posts (Atom)