Pazar gecesi, teknik olarak saat 00:15, pratik olarak uykudan önce. Uzun zamandır yapmayı çok istediğim, ama bir türlü fırsat bulamadığım bir şeyi yapıyorum. Kafam çok iyi; ben, ayşe, hüseyin, şahika beraberce rakı balık yaptık. Balıkçılar konusunda pek de fazla alternatife sahip olmayan ankarada daha önce bir kere denediğimiz bozcaada yemekleri yaptığını iddaa eden "Tenes" balıkçısını gittik. Burda esas amacın bu balıkçı hakkında yazmak değil ama madem ismi geçti mezeler balıklar bir tarafa; tatlılar mükemmeldi. Fırında helva ve Çanakkaleye özgü peynir tatlısı.... Gerçekten lezizdi.
Gelelim asıl konumuza, aslında 4 kişiye bir büyük rakı gayet makul gibi görünse de bayanlar 1'er duble(???) içince bize baya bir rakı kaldı içecek. Karşımda da dünyanın en iyi kalpli insanı Huseyin olunca içmenin keyfi bi başka oldu benim için. Huseyin "Cundalı". Geçen sene tatilde evinde ağırladı bizi sağ olsun. Annesi harika yemekler yaptı. Tam bir deniz çocuğu...Çok özeniyorum evi memleketi deniz kenarında olanlara. Deniz, rüzgar, su.... Bunlar benim hayatım. Neyse konuyu fazla dağıtmayalım. Güzel gecenin devamında ve sonunda 2 şey, bana yaşadığımı hissettirdi. Neden bilmiyorum, biri 2 günlük sakallarım. Gecenin sonlarına doğru elimi yüzüme götürdüm ve hafif uzamış sakallarıma deydi parmaklarım. çork farklı bir duyguydu. Tam olarak var olduğumu hissettim. Sonra hesap ödendi. arabaya binildi eve doğru yola çıkıldı. İşte o anda "derinlik" duygusu aldı beni benden. Düşünsenize çalıştığınız süre bounca ofiste baktığınız en uzak nokta karşınızdaki duvar, gözlerinizin ufku 3 meterde. Oysa arabada ayı gördüm, kilometrelerce uzakta, ve yaşadığımı hissettim. Bir yanım eksikti nedense, denizsizliğe bağladım..........
Çok içtim. Umarım çok saçmalamamışımdır :)