Wednesday, September 26, 2007

Efendim bu sobeleme ve sobelenme işinden pek hoşlanmasam da, sağ olsun önce butejoy sonra da melo ve horatio sobelemiş beni. Maalesef bu aralar fazla yoğunca çalıştığım için şimdilik melonun ebelemesi kolay olan sobesine icabet edeceğim. So much to write, so little time.

187. Sayfa
"İçer, içer kahraolasıca" dedi.

hehehe çok kısa oldu biliyorum ama ilk cümle buydu, sahtekarlık yapamam.

Saturday, September 22, 2007

Haftasonu, aylardan en sevdiklerimden biri olan Eylül. Suluovadyım. Dışarısı çok güzel; ne sıcak ne soğuk, ılık değil ama biraz serin. İlçenin pazarı bugun, her taraf tezgah. Şubede çalışıyorum. Şubenin önüne işportacı tezgah kurmuş, bağırıyor: "gel ayakkabıya gel, geeeelll, istanbuldan bunlar 10 liraaaa gelllll gellll. Beynimin içine bağıryor sanki. Sanki biri para vermiş de özellikle kurmuş buraya tezgahı. İçerisi haftaiçinin aksine hadavar. Etrafta sinekler uçuşuyor, 3 tanesini öldürdüm sabah 10 dan beri. Daha hala uçuşuyorlar, sanki sineklerin asla bitmeyeceği bir bilgisayar oyunundaymışım da level atlıyormuşum gibi. X geldi demin, "bir şeye ihtiyacınız var mı?" dedi ve gitti. Dinlenmeye ihtiyacım var diyesim geldi tuttum kendimi. Önümde GDR, yarın akşama kadar bitirmek istiyorum....Bugun de çok çalışamıyorum zaten

Monday, September 10, 2007

Sağ olsun herbert efendi duyurmuş başarımızı kendi sayfasında. Evet 1 senelik yoğun bir çalışma programı sonunda ODTU Sualtı Hokey Takımı olarak şampiyon olmayı başardık. Ben 5 seneden fazla bir zamandır bu sporla ilgileniyorum. Serbest Dalış antrenmanına kaptanımız Özgür elinde sopalar ve bir adet puckla geldi bir gün. Sanırım 2002 senesinde net hatırlamıyorum. "Arkadaşlar 1 hafta sonra Konyada turnuva var gidelim mi ne dersiniz" dedi. Biz manyaklar ordusu atladık hemen bu öneriye. O gün bugündür, yoğun çalışma temposuna, senenin yarısı anadolu yollarında olmama aldırış etmeden, elimden geldiğince yaptım bu sporu. Haftanın en az 3 gününü havuzda geçiriyorum, fırsat bulursam da koşu falan yapıyorum. Ama yine de yaptığım işle bu sporu yürütmek çok zor oluyor. Bir de özel hayat arkadaşlar vesaire girince iyice zorlaşıyor herşey. Ama yine de bırakmadım bu sporu hiç, böyle meydan okyorum belki de hayata...


4 günde 6 maç yaptık, hepsini de kazandık. Kolay geçmesi beklenen maçlar zor, zor olması beklenenler kolay geçti. Su çok ama çok soğuktu, hakemler hastalandığı için son gün maç yönetecek insan bulamadı federasyon. Aslında takımda 17 kişiyiz, ancak artık aramızda sadece öğenci olan kalmadı. Kimimiz çalışıyor kimimiz okuyor ama okuyanlar da aynı zamanda çalıştıkları için çok zor oldu turnuvaya gidecek yeter sayısına ulaşmak. Mesela final maçı niteliğindeki Telekom maçına katılabilmek için Hüseyin (solda kızarkadaşı Şahikaya sarılan) cuma akşamı otobüsle balıkesire gelip cumartesi akşamı otobüsle geri ankaraya döndü. Levent abi (kel olan) tatilini yarıda kesip cumartesi sabah geldi (eminin eşi onu öldürecek). Kendimi hiç anlatmyorum, kat ettiğim mesefeyi duysanız "bu herif kafayı yemiş artık okumayalım" dersiniz. Bu arada ben sağ alt köşede futbolcular gibi çömelmiş poz vermekteyim.

İlk gece polisevinde yer bulduk. Fiyatları da uygun görünce daha ilk günden bi moral yemeği düzenleyelim dedik, eee yemek de rakısız olmaz tabiii. Çok içmedik ama (yerseniz)

Maç aralarında da Balıkesiri gezdik. Balıkesir küçük fakat düzenli, yeşil, modern ve şirin bir şehir. 6 Eylül Balıkesirin kurtuluş törenlerini izledik. Gösteri yürüyüşünde iş makinaları çöp arabaları falan geçti gül gül öldük. Höşmelim yedik bol bol. ODTU de makina doktorası yapan arkadaşımız Koray boş mideye 1 kilo tatlıyı tek başına midye indirince turnuvanın en önemli maçından önce ishal oldu. Demek ki neymiş 1 kilo höşmelim yenmezmiş bir oturuşta...

Efendim sonra bu 4 gün içerisinde öğrendiğimiz bir başka önemli bilgi de cliolar 7 tane azmanı aynı anda taşıyabiliyormu. Koskoca takımda 2 tane araba olduğu için 7 şer kişi bindik arabalara, maçlarda olması beklenen vucut deformasyonları arabada oluştu. Son gün yarışmaya katılan 200 civarı sporcunun 10 tanesinden kura ile doping kontrolu yapıldı. Şansa bak bu 10 kişiden biri de bendim. Verdiler elime bir kap "hadi bunu doldur bakalım". Diğer Ankara takımı Kurt Y.İ. den İnanç, gözümüzün önünde 1 şişe su 1 kutu ice tea ve 2 kutu bira içmesine rağmen tam 2 saat bekledi doldurabilecek kıvama gelmek için. Demek ki neymiş biri omuzunuzun üstünden işeyip işemediğiniz görmek için baktığında, o iş çok zor oluyormuş

Kupamızı alır almaz hep beraber havuza atladık eşofmanlarla, yüzdük güldük boğuştuk. Ve döndük yine kürkçü dükkanımıza....

Kupa resimleri elimde olmadığı için koyamadım belki sonra koyarım bir ara...

Wednesday, September 05, 2007

Sonunda büyük gün geldi, bu akşam balıkesire doğru yola çıkıyorum. Nedenini açıklayınca hemen gülüp bu herif kesin deli diyeceğinizi biliyorum ama, 6-9 Eylül tarihlerinde Balıkesirde düzenlenecek olan Sualtı Hokeyi Türkiye Şampiyonasında biz de yerimizi alıyoruz ODTU olarak. İçinizden "Yahu dodo yeme bizi, okeye 4. aramak için sualtına inmeye ne gerek var" diye düşünme olasılığınız olduğunu bildiğim için aşağıda bu sporun neye benzediğini görmeniz amacıyla bu sene Bari'de yapılan dünya şampiyonasında Türkiye ile Slovenya arasında yapılan maçın 2. yarısını koydum. Milli takım kampının 1 aydan uzun sürdüğü göz önünde bulundurulursa sanırım iş hayatında deliler gibi çalışmata olan benim neden Bari'ye gidemediğimi anlatmaya çalışmam yersiz olur.

Ama Balıkesiri kaçıramazdım. Geçen cuma izin almak için aradım bizim patronu, "efendim kem küm, haftaya kem küm, bi sualtı hokeyi turnuvası var da, kem kümmmmm, işte efendim mümkünse 2008 iznime mahsuben bir 2 gün izin istiycektim". Tepki beklediğimden olumlu oldu. "Suyun üstünü bitirdiniz de altına mı geldi şimdi sıra. Uygundur, bence sorun yok". Derin bir ohhh çeken ben hemen giriştim ulaşım imkanlarını sorgulamaya. Bu süreç ayrı bir post konusu olur o yüzden fazla ayrıntıya girmiyorum.

Bekle bizi Balıkesir