Friday, February 01, 2008


Efendim, işim nedeniyle faklı şehirlerin farklı sanayi bölgelerinde bulunma fırsatım oldu. İşe beraber başladığımız arkadaşlarım Ayvalık senin Antalya benim gezerken beni Anadolu’muzun enteresan ve ilgi çekici bölgelerine gönderdikleri yetmiyormuş gibi bir de gideceğim yer şans eseri ilçe değil de şehir merkezi ise mutlaka bir “sanayi bölgesine” yolum düşmüştür. Sırf bu sebeple tanıştığım suntacı, galerici, dökümcü, mobilyacı ve oto tamircinin de haddi hesabı yoktur yani. Ha bir de besicilerile ünlü Suluova var ki, o sabah bütün ovaya (ki bu ova sulu falan değil) yayılan hayvan kokusu zaman zaman gelir burnuma ansızın.

Evet efendim, sanayi bölgeleri gezmeleri kapsamında Isparta, Nazilli, Bursa, Kayseri Sanayileri, Gemlik Serbest Bölgesi ve Ankara Organize Sanayi Bölgesini görme şerefine nail oldum. Bunların arasında en sanayiye benzemeyeni Bursa’dakiydi. Uludağ Üniversitesine varmadan Nilüfer semtini geçer geçmez kurulmuş olan bu dev bölge, sanayi bölgesinden çok ticaret merkezine andırıyordu. Yani öyle ki öğle arasında çıkıp yürüyüş bile yapabiliyordunuz üzerinize yağ motorin falan sıçramadan. Ben ki spor delisi ve hareket bağımlısı bir insan olarak tabi ki öğlen yemeklerinden sonra kesinlikle sanayi ayrımı yapmadan mutlaka yürüyüş yapmaya özen gösterirdim. Nazilli ve Isparta’da sanayi ve şehir iç içe olduğu için çok zorlanmasam da özellikle Kayseri'de yürüyüş yapmak tam bir kabustu. Sonsuz saygı duyduğum emekçi kardeşlerim uzaydan gelmiş gibi bakıyorlardı bana haklı olarak. Tabloyu canlandırın gözlerinizde: Hava buz gibi, ki kayseri havası soğuk olmasının yanında oldukça da pistir. Bu pisliğe bir de sanayinin kendi pisliği eklenmiş, etrafta düzensizce çalışan oto tamircileri ve kendilerini kovboy, altlarındaki yarı bozuk arabaları da birer arap atı zanneden vatandaşlarımız..... Yani soğuktan ölmezseniz bile birinin sizi ezme olasılığı bulunuyor. Nitekim, maalesef hem nazilli de hem de Isparta’da rastladım böyle talihsiz kazalara. İşte siz bu ahval ve şerait içerisinde takım elbisenizle bir yandan "aman üstüm başım batmasın tek takımla geldik nasıl temizlerim" diye düşünürken, etrafınızdaki insanlar da nerden çıktı bu manyak diye düşünmekten kendilerini alamıyorlardır mutlaka.

Şimdi bu anlattıklarımdan sonra aklınızdan geçenleri biliyorum. “Ey arıza yazıcı, o zaman kır kıçını otur oturduğun yerde nedir bu aktif olma çabası”. Haklı olduğunuzu da biliyorum ancak elden gelen bisi yok. İki gün hareketsiz kalayım üçüncü gün başım dönmeye, gözlerim kararmaya ellerim titremeye başlar :) Bu özelliğimde annemin bana hamileyken dünyanın taaaa öbür ucuna gitmesinin etkisi olduğunu düşünüyorum. 1,5 yaşımdayken yaptığı diğer yarı dünya turu da tuzu biberi olmuş bu hareket manyaklığının.....

Efendim hiç mi iyi tarafı yok bu sanayilerin. Olma mı efenim olma mı? Bi kere yemeğin en kralını sanayilerde yersiniz, esnaf lokantalarının en hasını bulursunuz bu yerlerde. Mesela Bursa’da yediğim sütlü helvayı, Isparta’da yediğim köfteyi, Kayseri’de yediğim kavurmayı ve kadayıfı bir de Nazilli’de yediğim pideleri unutamam. İşte iyi yemek umutlarıyla gittiğim Ankara Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Çınar Lokanta’sında biraz hayal kırıklığına uğradım maalesef. Neyse, her ne kadar iki kelimeden biri yemekler hakkında olsa bu bir gurme yazısı değildir. O sebeple varmaya çalışığımız yere geri dönelim...

İşte bütün bu yukarıda bahsettiklerim, geçen hafta içerisinde bir öğlen yemeğinde yalnız başıma çöp şişimi yerken, kapıdan içeriye ikisi de takım elbiseli bir adam ve bir kadının girmesiyle bir anda geçti aklımdan. Bir antropolog edasıyla yaptığım bu “Sanayi” analizlerinin sebebi de sadece ve sadece kadının son derece güzel olmasındandır.

Bu düşünce silsilesi tam olarak şöyle başladı: Ankara OSB’deyim. Hayret burası için gayet güzel bir kadın, hatta biraz fazla şık galiba. Acaba sanayide olmasına aldırış etmeden son derece şık olduğunu ve içeri giren tek kadın olacağını ve üsüne üstlük şık olması sebebiyle tüm erkek gözlerinin kendisine bakacağını bilmesine rağmen, güveninden bir şey kaybetmediği gibi başını herkese inat daha bir dik tuttuğu için mi bana çekici gelmişti?

Ben bu konu hakkında kafa yorarken farkına bile varmadan daha önce bulunduğum sanayiler, sanayilerde yediğim yemekler ve gördüğüm kadınlar hakkında düşündüm....
Yukarıdaki soru da kaynadı gitti aradan.


Ege Cansen özentisi son söz:
Nedir bu erkeklerin kendine güvenli kız merakları canım?
Geyşa olsun çamurdan olsun, sanayi sanayi dolaşmasın :)

3 comments:

Herbert said...

bakalım bütün okuyucular bu kıza olan ilginden memnun kalacak mı, hımmm :))

etipuf said...

''Nedir bu erkeklerin kendine güvenli kız merakları canım?''

dodo yok öyle bişey..
erkekler ılk etapta böyle kızlardan hoşlanıyorlarsa da sonrasında değiştirmek için elinden gelenı yapıorlar...
söylediklerım tecrübeyle sabittir ..
ah ah çok çektim:)))

dodo said...

Benim kadim okuyucularım yapmaz öyle şey herb :)

Butejoy, ben bu yorumu daha önce birilerinden almıştım bu kalıbı kullandıktan sonra.... Sanirim haklisin.