Aslında Bursa’dayken yaptığım gibi tipik bir “Bugün leziz mi leziz harika bir köfte yedim” yazısı olabilirdi bu post. Yalnız bu sefer köfteler de her ne kadar üzerlerine yazı yazılacak kadar güzel olsalar da burada bu cuma öğleden sonrası yarı hastalıklı halimle beni yazmaya iten şey köfteden ziyade köfteye arkadaşlık eden yeşillikler....
Yaptığım iş gereği haddinden fazla geziyorum: şehir içi şehir dışı. Son birkaç aydır ve herhangi bir sürpriz olmazsa önümdeki birkaç ay boyunca Ankara’da olacağım. Geçen sefer bahsettiğim gibi Ulus’tayım bu aralar, dedemden çok dinlesem de kendim etraflıca gezme fırsatı bulamamıştım bu zamana kadar. Fırsat bu fırsat her öğlen başka bir yerde yemek yiyoruz sonra da uzun yürüyüşler yapıyoruz.
Sabah Suat bey, yakındaki iki iş arkadaşımızla yemek yesek nasıl olur dedi bana? Böyle fırsat kaçar mı atladım hemen. Bu iki kişiden biri MR. TGM olduğu için tabiki :) Kazım Karabekir Caddesi üzerinde sanayi sitesinin içerisinde, tam da sanayi sitelerinde görmeye alıştığımız cinsten bir köfteci var: Üstünel Köfte. İki katlı küçük kendi başına yeten bir baraka burası. İçerde 15-20 masa var. Masa dediysem de 4 kişinin yanyana oturması mümkün olmayan üzerinde yemek yemek için tabureye ihtiyacınız olan masalar. Büyük olasılıkla 4 tane sandalye yan yana sığmaz çünkü. Ben daha önce çok kereler tekrarladığım gibi köfte olayına bayılırım. Buraya ilk defa geliyor olmama iş arkadaşlarım mı daha çok şaşırdı ben mi daha çok şaşırdım bilmiyorum, ama masadaki manzarayı en çok benim sevdiğim açıktı.
Aysberg, marul, roka, nane, taze soğan, kırmızı soğan, pancar, çeri domates, söğüş domates, ızgara sarımsak ve daha bir sürü yeşillik geldi sırasıyla masaya yalnız bunlar tabakta servis edilmedi çoğumuzun alışık olduğu cafe restaurant konseptine tezat olarak. Bunların hepsi üzerine kağıttan masa örtüsü serilmiş masanın üzerine boca edildi itina ile. Boca edilmek ve itina kelimeleri yanyana gitmiyor gibi görünse de gerçekten boca edilen bir şeyin nasıl olup da bu kadar özenli bir şekilde dağıldığını anlamak zor. Sanki garsonlar ressam, servis yaptıkları boya, masa da tuval bizler de bu sanatın yapılışını izlemeye gelen sanatseverler....
Sabah Suat bey, yakındaki iki iş arkadaşımızla yemek yesek nasıl olur dedi bana? Böyle fırsat kaçar mı atladım hemen. Bu iki kişiden biri MR. TGM olduğu için tabiki :) Kazım Karabekir Caddesi üzerinde sanayi sitesinin içerisinde, tam da sanayi sitelerinde görmeye alıştığımız cinsten bir köfteci var: Üstünel Köfte. İki katlı küçük kendi başına yeten bir baraka burası. İçerde 15-20 masa var. Masa dediysem de 4 kişinin yanyana oturması mümkün olmayan üzerinde yemek yemek için tabureye ihtiyacınız olan masalar. Büyük olasılıkla 4 tane sandalye yan yana sığmaz çünkü. Ben daha önce çok kereler tekrarladığım gibi köfte olayına bayılırım. Buraya ilk defa geliyor olmama iş arkadaşlarım mı daha çok şaşırdı ben mi daha çok şaşırdım bilmiyorum, ama masadaki manzarayı en çok benim sevdiğim açıktı.
Aysberg, marul, roka, nane, taze soğan, kırmızı soğan, pancar, çeri domates, söğüş domates, ızgara sarımsak ve daha bir sürü yeşillik geldi sırasıyla masaya yalnız bunlar tabakta servis edilmedi çoğumuzun alışık olduğu cafe restaurant konseptine tezat olarak. Bunların hepsi üzerine kağıttan masa örtüsü serilmiş masanın üzerine boca edildi itina ile. Boca edilmek ve itina kelimeleri yanyana gitmiyor gibi görünse de gerçekten boca edilen bir şeyin nasıl olup da bu kadar özenli bir şekilde dağıldığını anlamak zor. Sanki garsonlar ressam, servis yaptıkları boya, masa da tuval bizler de bu sanatın yapılışını izlemeye gelen sanatseverler....
Akşam şimdilik yapacak ilgi çekici bir planım olmadığı için (ki olsa da sanırım dayanamazdım) ızgara sarımsaklara hayır diyemedim ne yalan söyleyeyim. Domatesler bal gibi zaten. Tam bir ziyafet.... derken köfteler geldi. Onlar da güzeldi ama bu sefer büyük ödül başrol oyuncusuna değil de yardımcı oyuncu yeşilliklere gönderildi benim tarafımdan.
Öğleden sonranın uykuyla geçeceğini bile bile çektiğimiz ziyafet esnasında etrafımızda oluşan kalabalığın farkına varmamıştık tabiki. İnsanlar masaların arasına serpiştirilmiş ayakta sıra bekliyorlardı. Zaten sahipleri de farkında olayın çay, kahve, tatlı, çorba hiç bir şey yok masadaki ortalama konaklama süresini uzatacak. Çoğu atölye şeklinde çalışan usta mekanların aksine haftanın 7 günü açık bu köfteci. Yolunuz düşerse tavsiye ederim. Cafeler caddemiz Arjantin’deki konforu bulamayabilirsiniz ama oradaki çoğu lezzetten daha fazlasını bulacağınız kesin....
8 comments:
Dodocum ben de Çıkrıkçılar'dayken gitmiştim ilk defa Üstünel köftecisine..
Harika bir yer.Parmaklarını da yiyorsun hakikaten.Ankara'da özlediğim şeylerden biri işte.
Afiyet,bal şeker olsun...
Bak gitmeseydin uzaklara beraber de yerdik :)
Sen gel gideriz yine
Aynı yere biz de gitmiş ve çok sevmiştik.
Ben de köfteden çok yanındaki yeşilliklere bayılmıştım. Hatta blogumda da benzer resimlerle anlatmıştım. Size de afiyet olsun:)
Merhaba Yeşim,
Hakkını vermem gerek senin blogundaki resimler daha güzel.
Teşekkürler
burayı çok ii biliyorum ama size daha güsel bi yer tavsiye edebilirim ... mesela buranın 250 mt. ilerisinde sağdaki sokakta salaş bi köfteci'ANKARA KÖFTECİSİ-SÜLEYMAN USTA'
merhaba, bu Üstünel Köfte cidden bir fenomen sanırım kendi çapında. ben de blogda yazıp bir çok kişinin bu kelimeleri aratıp geldiğini görünce bir de ben google'da aratayım dedim. ben de bir çok kişi gibi köfteden çok yeşilliklere vuruldum
merhaba la coquette, katılıyorum sana. zaten insanı çeken de o görüntü öleni oluyor sanırım. Yoksa köfte ne kadar farklı olabilir ki :)
merhaba tekrar, ikimizin de benzer fotografları kullanması ilginç olmuş ama o yeşillikler cidden görüntülemeye değerdi.
Post a Comment